Mir Cəlal Paşayev adına Milli Virtual Kitabxana


ƏSAS SƏHİFƏ e-KİTABXANA e-NƏŞRLƏR MÜƏLLİFLƏR HAQQIMIZDA ƏLAQƏ

🕮Seçilmiş kitablar🕮

    

Aslan İsmayılov. "Sumgayıt - SSCB"nin Çöküşünün başlangıcı". Türkcə. 27-29 Şubat 1988 tarihlerinde Azerbaycan’ın Sumgayıt kentinde eski SSCB yönetiminin desteğiyle Ermeni terör grubu tarafından yapılan kanlı sabotaj olaylar...

Müəllif:

Aslan İsmayılov


Kateqoriya:

Tarix. Tarix elmi



Qısa Təsvir:

Aslan İsmayılov. "Sumgayıt - SSCB'nin Çöküşünün başlangıcı". Türkcə. Türkiye Türkçesine Aktaran: Yrd. Doç. Dr. Elmira Memmedova. 27-29 Şubat 1988 tarihlerinde Azerbaycan’ın Sumgayıt kentinde eski SSCB yönetiminin desteğiyle Ermeni terör grubu tarafından yapılan kanlı sabotaj olaylarına ilişkin soruşturmalarda cumhuriyet savcısı sıfatıyla yer alan kitap.


Baxış sayı: 62
    
    


Aslan İsmayılov


Sumgayıt – SSCB’nin Çöküşünün Başlangıcı


Aslan İsmayılov. "Sumgayıt - SSCB'nin Çöküşünün başlangıcı". Türkcə. Türkiye Türkçesine Aktaran: Yrd. Doç. Dr. Elmira Memmedova. 27-29 Şubat 1988 tarihlerinde Azerbaycan’ın Sumgayıt kentinde eski SSCB yönetiminin desteğiyle Ermeni terör grubu tarafından yapılan kanlı sabotaj olaylarına ilişkin soruşturmalarda cumhuriyet savcısı sıfatıyla yer alan kitap.


Türkiye Türkçesine Aktaran: Yrd. Doç. Dr. Elmira Memmedova

m_elmira_f@yahoo.com


Editörler:

Yrd. Doç. Dr. Ömer Bayram, omerbayram@nevsehir.edu.tr

Yrd. Doç. Dr. Parvana Bayram, pbayram@nevsehir.edu.tr


Aslan İsmayilov. Sumgayt – SSCB’nin Çöküünün Balangc. Bakü: Çaşıoğolu. 2010. – 200 sayfa.


http://www.sumgayit1988.com/ 


ISBN 978–9952–27–273–4

© Aslan smaylov, 2010




 

Aslan İsmayılov: Sumgayıt Olaylarında Ermenilerin Ermenileri Katlettiği Kanıtlanmıştır



BAKÜ-1NEWS.COM.TR

1news.com.tr`nın 27-29 Şubat 1988 tarihlerinde Azerbaycan’ın Sumgayıt kentinde eski SSCB yönetiminin desteğiyle Ermeni terör grubu tarafından yapılan kanlı sabotaj olaylarına ilişkin soruşturmalarda cumhuriyet savcısı sıfatıyla yer alan Azerbaycanlı ünlü avukat Aslan İsmayılov ile yaptığı röportaj:

- Aslan bey, 24 sene önce Ermenilerce gerçekleştirilen Sumgayıt terör olayları ile ilgili görüşlerinizi bizimle paylaşır mısınız lütfen?

- İlk önce Azerbaycan toplumunun Sumgayıt olaylarına ilişkin gerekli olan tavrı sergilememesine çok üzülüyorum. Karabağ sorununun çözüm yolu Sumgayıt olaylarının çözüm sürecinden geçmektedir. Yani Sumgayıt olayları Karabağ çatışmasının başlangıcıdır. Bu bağlamda Sumgayıt olayları ayrıca bir önem taşıyor. Çünkü biz, Hocalı Soykırımı’nı ve bize yapılan diğer katliamları Sumgayıt olaylarından ayrı bir şekilde ele alarak dünya kamuoyuna duyuramayız. Dolayısıyla da Sumgayıt olaylarının dünya kamuoyuna gereğince tanıtılması bizim için hayati önem taşımaktadır. Biz, yalnız Sumgayıt katliamının tüm dünyaya duyurulmasının ardından bize yapılan diğer katliamları dünya kamuoyuna tanıtabiliriz. Çünkü Hocalı ve diğer katliamlara ilişkin bütün suç soruşturmaları bizim tarafımızdan yapılmıştır. Bu nedenle de Ermeniler her defasında Azerbaycan tarafını haksız yere sahtekarlık yapmakta suçlayabiliyor. İşte bu, bazı hususlarda bize zorluklar çıkarabilmektedir.

- Sumgayıt davası soruşturmasına savcı olarak atandınız. Olayları nasıl hatırlıyorsunuz?

- Hatırlanacağı üzere, 27 ve 28 Şubat 1988 tarihinde Sumgayıt kentinde Ermenilerce düzenlenen toplu kargaşalar ile ilgili cinayet davası 1 Mart 1988 tarihinde SSCB Başsavcılığı tarafından uygulanmaya konmuştur ve soruşturma başlatılmıştır. Böylece, “Grigoryan Davası” adı ile meşhur olan Grigoryan ve altı Azerbaycanlının cinayet davasına devlet savcısı olarak atandım ve hemen yoğun bir biçimde davayla ilgilenmeye başladım. Ben devlet savcısı atandığımda dava artık mahkemeye verilmişti. Hatta dava ile ilgili olarak hazırlık toplantısı dahi düzenlenmişti. Anlaşılan, benim davayı okuyacak ve inceleyecek kadar bile zamanım yoktu.

Soruşturma sırasında, 27–29 Şubat 1988 tarihinde Sumgayıt’ta taşkınlık yapan kişiler tarafından toplu kargaşalar çıkarıldığı, bu olaylar sırasında 32 kişinin öldüğü, dört yüzden fazla insanın çeşitli derecede yara aldığı iki yüz civarında ev, elliden fazla kamu kuruluşu ve kırkı aşkın otomobilin hasar gördüğü, taşıtların bir kısmının ise yağmalanarak yakıldığı tespit edilmiştir. Devlet, yaklaşık 7 milyon ruble değerinde maddi zarara uğratılmıştır. Bu olaylarla ilgili olarak olağanüstü hal ilan edilerek şehre merkez tarafından ordu sevk edilmiştir.

Yapılan cinayete yüzlerce insan iştirak etmiştir. Kudurmuş ve çığırından çıkmış ermeni terör grupları, evleri talan ederek ateşe vermiş, insanları döverek tecavüz etmiş ve kendi milliyetinden olanları katletmişlerdir. Bu kişilerin bir kısmı soruşturma sırasında belirlenerek gözaltına alınmışlardır. Bazıları mahkum edilmiştir. Bu kişiler, 27, 28 ve 29 Şubat 1988 tarihlerinde farklı zamanlarda Sumgayıt’ta çeşitli semt ve mahallelerinde cinayet suçundan zanlı olarak biliniyorlardı. Bu şahısların suçlarının araştırılması ve soruşturulması devam etmekte ve olayın aydınlatılması için daha çok süre gerekmektedir. Soruşturma dosyalarının hacminin büyük olması ve aynı zamanda toplu kargaşalara iştirak etmiş kişi sayısının çok olması nedeniyle cinayet davası birkaç bağımsız suç dosyasına bölünmüştür. Aynı zamanda o cinayetlerde yer almış Seferov Nizam, Memmedov Galib, Hüseynov Vagif, Necefov Nadir, Genceliyev Elçin, İsayev Efser ve Grigoryan Eduard Robertoviç’in hakkında cinayet davası 30 Aralık 1988 yılında ayrıca karara bağlanmıştır.

Ben, Sumgayıt olayları ile ilgili 1989 yılında Bakü’de yapılan Azerbaycan SSC Yüksek Mahkeme toplantısında cumhuriyet savcısı sıfatıyla yer almışımdır. Sonralar çoğu kez Sumgayıt olaylarına ilişkin bir kitap yazmak istesem de o zaman bunu yapmamıştım.

- Peki, neden yapmadınız?

- Çünkü her iki halkın eski yaralarını kanatmak istememiş ve bunun tarihçilerin işi olduğunu düşünmüştüm. Ancak son yıllarda yaşananlara baktığımda bu fikrimden vazgeçtim. Çok sayıda Ermeni siyasilerin, gazetecilerin ve Ermenileri destekleyenlerin Azerbaycan ve Azerbaycanlılara büyük ilgi duyanları korkutmak, şaşkınlık içine düşürmek için Sumgayıt olaylarını kötüye kullanmakla kasıtlı olarak spekülasyon çalışmaları yaptığını gözlemledim. Bu şerefsiz ve vicdansız adımlar sonucunda Sumgayıt olaylarına ilişkin yalan yanlış, yazılar, sahte siteler, televizyon programları hazırlanmıştır. Burada tek hedef elbet ki, haksız olarak Sumgayıt olaylarının suçlusu gibi Azerbaycan halkını göstermektir. Yani tarihi sahteleştirenlerin selefleri gelecekte bu arşiv materyallerini ortaya koyarak “zavallı Ermeni halkı” için bu kez Sumgayıt’ta maruz kaldıkları sözde “soykırım” iddialarını dünya kamuoyuna sunacaklar.

Bunun ise nelere yol açabileceği günümüzde büyük yankı uyandıran 1915 yılındaki Türkiye olaylarına ilişkin sözde soykırım iddialarından artık açıkça bilinmektedir. Bu da Ermeni tarafının uyumadığını ve tarihi sahteleştirerek her konuda kendi lehine kararlar almayı amaçladığının aydın göstergesidir.

- Tarih boyu Azerbaycan halkına Ermenilerce çok sayıda çeşitli katliamlar yapıldı. Peki, Sumgayıt olaylarının özelliği nedir?

- Doğrudur. Tarihin farklı dönemlerinde hain komşularımız, her fırsatı iyi değerlendirerek bize saldırmıştır. Bu konularda şimdiki suskunluğumuz ileride tüm ülke için büyük bir tehlikeye sebep olabilir. Azerbaycan, Hocalı Soykırımı etkinliklerini yoğun bir şekilde dünya çapında sürdürmektedir. Ve diğer katliamlarla da ilgili ciddi çalışmalar yapılmaktadır.

Ancak 28 Şubat 1988 Sumgayıt olaylarının önemi şu ki, davaya ilişkin soruşturmayı doğrudan Moskova, SSCB Başsavcılığı yapmıştır. Özellikle de soruşturmaya ilişkin çalışmalarda yabancı uyruklu; Rus, Ukrayna, Belarus, Yahudi ve Ermeni araştırmacılar yer almıştır. Söz konusu soruşturma çalışmalarında bir Azerbaycanlının ismi bile geçmiyor. İşte bu dava soruşturması grubu Sumgayıt’taki kanlı sabotaj olaylarını gerçekleştiren kişilerin sırf Grigoryan liderliğinde hareket ettikleri saptamıştır. Sumgayıt’taki katliam olayları baştan sona kadar Grigoryan’ın talimatları doğrultusunda gerçekleşmiştir.

En önemlisi şu ki, soruşturmalar kapsamında mağdur ve tanıklar Azerbaycan’da değil, sırf Erivan Başsavcılığı’nda dinlemeye tabi tutuldular. Sumgayıt olaylarına ilişkin dava soruşturması doğrudan SSCB Özel Dava Dosyaları Savcısı Kalininçenko tarafından yapıldı. Sumgayıt olayları sonucunda tutuklananların fotoğrafları soruşturma sırasında tanıklara gösteriliyor. Tanıklar arasında Ermenilerce tecavüze maruz kalan Mejnunyan kardeşleri de bulunuyordu. Yüzleştirme, kimlik tespiti ve ifadeler sırasında tüm tanıklar diğer kandırılmış veya satın alınmış Azerbaycanlı sanıklar arasından bir tek Grigoryan’ı görünce çığlık atarak paniğe kapılıyorlardı. Ve hepsi Sumgayıt olaylarının başında onun geldiğini belirtiyorlardı.

Aynı zamanda yüzleştirme sırasında Grigoryan ile Mejnunyan kardeşleri arasında ilginç bir konuşma da geçiyor. Grigoryan, Mejnunyan’a kendisinin de Ermeni olmasından dolayı onu ifşa etmemesini istemişti. Mağdur duruma düşmüş Mejnunyan kardeşleri ise “Kim olursun ol, yine fark etmez. Sumgayıt’ta yapılan kargaşalardan sen sorumlusun. Ermenilere işkence yapan grubun başında sen duruyordun. Bize de sen tecavüz ettin” diye belirtmişler.

Tüm soruşturma süreci zaten kayıtlara geçmiştir. Sumgayıt olaylarına ilişkin dava dosyası SSCB Özel İşler Başsavcısı General Galkin tarafından onaylanmıştır. Dolayısıyla da bu oldukça önemli bir husustur. Çünkü Ermeniler ister Türkiye, isterse de Azerbaycan tarafının olsun Ermeni meselesinde yaptığı araştırmaları kabul etmek istemiyor.

Ama Sumgayıt davasına ilişkin tüm soruşturma çalışmaları ise doğrudan merkez Moskova yönetiminde gerçekleştirildi. Azerbaycan tarafının buna hiçbir müdahalesi söz konusu değildir. Yapılan soruşturmalar sonucu ise Moskova yönetimi, Sumgayıt’ta çıkan kargaşaların Ermeni asıllı Grigoryan tarafından yapıldığını kanıtladı. Ortada bir suç dosyası mevcuttur.

- Neden gerekli sonuçlar alınamadı?

- Kendi çıkarlarını güden Moskova yapılanların daha da büyük yankı uyandırmaması ve Sumgayıt’taki katliamları ört bas etmek için ciddi çaba sarf etti. Eski SSCB yönetimi, özellikle de Gorboçev Sumgayıt olaylarını bir “holiganlık” olarak nitelendirmekle Ermeni aşırı milliyetçilerine olan desteğini açık şekilde gösteriyordu. Dolayısıyla da Sumgayıt davası sonucu suçlular gereğince cezalandırılmadı. “Sumgayıt: SSCB’nin çöküşünün başlangıcı” kitabında her şey detaylı şekilde yazıyor zaten.

- Grigoryan dosyasında rastladığınız Kremlin izlerini nasıl açıklarsınız?

- Dönemin SSCB Devlet Güvenlik Komitesi’nin Özel “A” Grubu, dava dosyasının sonuçlandırılmasını kasıtlı olarak engelledi. İşte Ermeni asıllı Agayansk’ın başkanlığındaki bu “siyah montlular” Orta Asya’da da benzeri kanlı sabotajlar organize ettiler. Sumgayıt’ta ise “A” Grubu, Grigoryan’ın aracılığıyla kargaşalar çıkardı. Bunun ardından Özbekistan’ın Fergana, Kırgızistan’ın Oş kentlerinde ve diğer yerlerde de Türklere yönelik soykırım katliamları gerçekleştirildi.

Soruşturmalar kapsamında ben soruşturmacıları ehliyetsiz olmakta ve davayı gereğince sonuçlandırmamakta suçladım. Bu zaman soruşturmacılardan biri, SSCB DGK albayı bana davanın sonlandırılması için gereken bilgilere ulaştığını ve hatta “siyah montluları” takibe alarak Özbekistan’da bulduğunu itiraf etti. Aynı zamanda Rus yetkili suç dosyasının sonuçlandırılmasına rağmen Moskova’nın kendisini çalışmaları tamamlamaması için katliam yapılan bölgelere gitmesine izin vermediğini de belirtti.

Ben kitabımda dönemin üst düzey yetkililerinin konuya ilişkin konuşmalarına da yer verdim zaten. Örneğin; Yahudi asıllı Sava Peres’in Sumgayıt olayları ile ilgili hatıralarına baktığımızda Sumgayıt olaylarını organize edenlerin SSCB yönetimi ve Ermeni aşırı milliyetçileri olduğu açıkça bilinmektedir. Onların asıl amacı tarih boyu hoşgörüsü ve komşularına samimi ilişkisi ile bilinen Azerbaycan halkını kasıtlı olarak dünya kamuoyuna zalim bir millet sıfatında sunmaktır. Bunun ardından ise asırlardan beri bizim hoşgörümüzü kötüye kullanan Ermeni ayrılıkçıları Dağlık Karabağ’ı işgal etmeyi hedeflemişti. İşte hain Ermeniler Moskova’nın desteğiyle bunu yapmayı başardılar.

Dönemin Azerbaycan’daki ehliyetsiz yönetimi ise yapılanları çok iyi anladıklarına rağmen susmayı tercih ettiler ve buna karşı hiçbir şey yapmadılar. Bilindiği üzere SSCB DGK ajanları Sumgayıt pogromundan önce Azerbaycan’ın ikinci büyük kenti olan Gence’de ve Nahçivan’da benzeri provokasyon yapmayı planlıyordu. Ama bu zaman bu zamanında engellenebildi. Ama Sumgayıt’ta ise bu olaylar önlenemedi.

- Bunun sebebi neydi?

- Çünkü dönemin bazı üst düzey yetkilileri 1. Sekreterlik koltuğu kavgasındaydılar. Bilindiği üzere, Sumgayıt’ta yaşananlar eski SSCB yönetimi, Başsavcılığı ve Ulusal Güvenlik Bakanlığı tarafından organize edilmiş bir olaydı. Dolayısıyla, bu konuda gerçekçi olmamız ve olacaklardan korkmamamız gerekir. Aynı zamanda samimi olmak gerekirse, Sumgayıt olaylarında bizim de bazı hatalarımız oldu. Çünkü yaşanacakları bilmelerine rağmen, dönemin yönetimi gereken kararları alarak bunu engellemediler. Ama isteselerdi, bunu yapabilirlerdi. Hadi katliamın önüne geçemediler diyelim, peki ya neden daha sonra Sumgayıt olaylarının dünya kamuoyuna duyurulması için kollar sıvanmadı?! Aslında her şey ortadaydı. Sumgayıt olaylarının bizim yapmadığımız belliydi zaten…

Ben 1989 yılında hayatımı riske atarak Ermenilere karşı adeta tek başıma sonu kestirilemeyen bir mücadeleye giriştim. Ama dönemin Azerbaycan yönetimi hala susuyordu. Neden acaba Grigoryan’ın suç dosyasının ismi dünya çapında bir yerde bile geçmedi? Ben Rusya’da yaşıyordum. Azerbaycan’a 1989 yılında geldim. Hep Rusya basınını takip ederdim. Bir kez olsun medyada Grigoryan ismine rastlamadım. İşte bunu dönemin Azerbaycan yönetiminin yapması gerekirdi. O zaman korktular, yapamadılar diyelim. Peki ya şimdi?

- Sumgayıt olayları ile ilgili sonuçta bir kitap yazdınız. Bu konuda fikirlerinizi alabilir miyim?

- Yazdığım kitap edebi bir eserden ziyade Sumgayıt olaylarına ilişkin başsavcılık sıfatıyla ele aldığım araştırma ve bazı açıklamalarımı kapsamaktadır. Ermeniler, bir diğer “soykırım” iddiasını ispatlamak için harekete geçmeğe hazırlanıyor. Bu sefer iddianın adı sözde “Sumgayıt Soykırımı” olacak. Bugün biz dünya kamuoyunun dikkatini Sumgayıt`taki gerçeklere çekmezsek, sonra çok daha geç kalabiliriz. “Sumgayıt: SSCB'nin çöküşünün başlangıcı” adlı kitabımın Ermenileri “uyandıracağını” düşünüyorum. “Kitabımı okuyan Ermeniler, Taşnaksutyun ve diaspora milliyetçilerinin Ermeni halkını nasıl yıkmak istediği konusunda gerçekleri anlayacak.

Ben bu kitabımda bir uyarıyı dile getiriyorum. Kitabı yazmadan önce Azerbaycan Cumhuriyeti Başsavcılığının internet sayfasında Ermenistan Başsavcılığı sitesine dayandırılarak verilmiş küçük bir açıklamayı okudum. Onların sitesinde Sumgayıt isimli kırmızı bir bölüm var ve orada birçok bilgi yer alıyor. İşte şunu görünce büyük şaşkınlığa kapıldım ve Ermenilerin yeni bir “soykırım” iddiasına hazırlandıklarını anladım. Kitabımda, 10-15 yıl sonra Azerbaycan hükümetinin sözde “Sumgayıt Soykırımı"nın olmadığını dünya kamuoyuna ispatlaması gerekeceğine dikkat çekiyorum.

Eğer dikkat ettiyseniz benim kitabımda arşiv materyallerine dayanılmaktadır. Çünkü benim çocuklarım Alman, Fransız, İngilizce ve Rusça bildikleri için bana bu konuda ciddi yardımcı oldular ve dünya arşivini tarayarak gereken materyalleri topladılar. Ben arşiv materyallerini okuduğumda hayretler içinde kaldım. Ermeniler ne kadar yalan materyaller toplamış, sahtekarlıklar yapmış bir bilseniz keşke. Bu Grigoryan dosyasının tüm ciltleri arşiv materyalleri arasında bulunuyor. Ama Grigoryan’ın ismi bir yerde bile kayıtlara geçmemiştir. Sumgayıt olayları hakkında geniş bilgiler olmasına rağmen bu kanlı kargaşaları çıkaran kişinin ismi ortalıkta yok. Ermeniler tüm dosyalardan onun ismini silmişler. Sanki Grigoryan adında birisi hiç olmamış gibi.

İşte bundan sonra ben kitabımda özellikle bazı konulara vurgu yaptım. Keza Ermeniler eğer önceden planlı bir şekilde hazırlık yapmışlarsa, o zaman 5-10 yıl sonrasında, benim gibi davanın canlı tanıkları öldükten sonra yeni bir sözde “Sumgayıt soykırımı” iddiası ortaya atacaklar. Bu konuya kitapta özellikle değindim zaten. Ama bırakın 5 yıl, bundan 2 yıl sonra California Yasama Meclisi’nde Sumgayıt olaylarına ilişkin sözde Ermeni soykırımı ile ilgili yasa tasarısı gündeme geldi.

Türkiye ile ilgili sözde soykırım iddiaları da aynen böyle başlamıştır. İşte bu Ermeni bölücülerinin seçtiği taktiktir. Dünya devletlerinde sözde soykırım iddialarına başlayarak ülke parlamentolarına kadar bunu götürüyorlar. Sumgayıt olayları ile ilgili iddia projesine de California eyaletinde başlamışlar. Şunu eminlikle söyleyebilirim ki, bunu diğer ülke parlamentolarına da taşıyacaklar.

- Sayın İlham Aliyev, iki sene önce Sumgayıt olaylarının dünya kamuoyuna duyurulmasına ilişkin imzaladığı karar doğrultusunda her hangi bir gelişme var mı?

- Ben Sumgayıt olaylarına ilişkin kitabımı yayınladıktan sonra konunun ne denli bir öneme sahip olduğu anlaşılmaya başladı ve Azerbaycan Devlet Başkanı’na bu konuda mektup gönderildi. Azerbaycan Cumhurbaşkanlığından kitabımı İngilizce`ye çevirdiklerini ve baskısına hazırlandıklarını açıkladılar. Kitap basıldıktan sonra Cumhuriyet Başsavcılığı "Sumgayıt olayları ile ilgili soruşturmayı yenilediğini" belirtti. Başsavcılık, vatandaşlara ellerinde bulunan tüm bilgileri paylaşmalarını önerdi. Başsavcılık’taki yetkililerin kitabımı okuduklarına dair bilgim var. Ben birkaç kez kitapta adımın geçmemesine itiraz etmediğimi de söyledim. İsteyen kişi yazar haklarının tümünü kullanabilir. Bir vatandaş olarak kitabın yabancı dillere çevrilmesinden yanayım. Ne var ki şu ana kadar Başsavcılık`tan beni arayan olmadı.

Cumhurbaşkanının konuya ilişkin kararnamesi doğrultusunda Azerbaycan Başsavcılığı Sumgayıt olaylarına ilişkin dava başlattı. Bunun üzerinden iki yıl geçmesine rağmen önemli bir değişiklik söz konusu değildir. Ben bu konuda ciddi adımlar atıldığını ve somut sonuçlar elde edildiğini söyleyemem. Sumgayıt olaylarının dünya kamuoyunu tanıtılmasına ilişkin önerdiğim başlıca teklifler halen müzakereye çıkarılmamıştır.

- Ne gibi önerilerde bulunduğunuz?

- Sayın Cumhurbaşkanı bu konuda iradesini ortaya koyarak karar imzaladı, talimatlarını verdi. Neden şuana kadar gereken sonuçlar alınmamıştır? Kitabımı tamamladıktan sonra, Cumhurbaşkanı Sayın Aliyev`e mektup göndererek tekliflerimi sundum. İlk önce, Sumgayıt olayları ile ilgili dünya çaplı bir film çekimi önerisinde de bulunmuştum. Yönetmen Rüstem İbrahimbeyov, bana “Savcı imparatorluğa karşı” senaryosunun artık hazır olduğunu bildirdi. Senaryo Azerbaycan Kültür ve Turizm Bakanlığı`na gönderilse de, hiçbir gelişme yok. Konunun Milli Meclis`te müzakereye çıkarılmasını da önerdim. Eğitim Bakanı Mısır Merdanov`la ise kitabın ortaokullarda derslik olarak kullanılmasına ilişkin konuşmamız da oldu. Dahası, bu konuda birçok kitabın dahi yazılmasının önemli olduğunu belirttim.

Gerçi Sumgayıt olayları ile ilgili Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı Ofisi tarafından üç dilde hazırlanmış www.sumqait.org sitesi açılmıştır. Aynı zamanda konuya ilişkin muhabir İbrahim Memmedov, bir belgesel hazırlamıştır. Ben bu konuda yapılan çalışmaları olumlu buluyor, destekliyor ve daha fazlasının yapılmasını bekliyorum. Maalesef bu belgesel gerçeklerin duyurulması bakımında eksik kalmıştır. Aslında dava soruşturma çalışmalarında doğrudan yer alan kişilerin dinlenmesi daha makbule geçer. Bu yüzden şimdiye kadar yapılanlar karınca gibi çalışan Ermenilerin yaptıkları yanında

- Azerbaycan Ermeni yalanlarını ifşa etmek ve Sumgayıt olaylarına ilişkin tüm gerçekleri iç yüzüyle dünya kamuoyuna duyurması için Sizce daha ne gibi önlemler alınmalı?

- Sumgayıt olaylarının dünya genelinde tanıtımı için ancak devlet düzeyinde geniş kapsamlı çalışmalar yapılmalıdır. Karabağ sorununun çözümüne Sumgayıt olaylarından başlamak gerek. Aynı zamanda, Ermeniler aynı kanı taşıdıkları soydaşlarını katlederek suçu bizim üzerimize atmaya çalıştıkları konusuna özellikle vurgu yapılmalıdır. Sumgayıt katliamı Ermenilerin, Ermenileri öldürdüğü bir açı olaydır. Ermeniler bunu inkar etmeye çalışsalar da bu, artık kanıtlanmış bir gerçektir. Ama Ermeniler, yaptıkları Sumgayıt katliamlarını Azerbaycanlıların adına yazarak bizi katil, vahşi bir millet sıfatıyla dünya kamuoyuna tanıtmakla Karabağ’ı işgal etmişler. Oysa asıl insanlık dışı eylemleri Grigoryan kendi milletine karşı yapmış bulunuyor.

İşte bu Ermeni yalanları, uydurmaları, iddialarını ifşa etmek için Sumgayıt davasına ilişkin dosyalar dünya kamuoyuna açılmalı ve yapılanlar baştan sona kadar teker teker ayrıntılarıyla belirtilmeli, Sumgayıt olaylarında Sovyet parmağı ve Ermeni planı açıkça gösterilmelidir. Benim savcılık faaliyetimin asıl nedeni de zaten bu konuda olası Ermeni tehlikesini zamanında önlemek isteğidir.

Eğer Azerbaycan iktidarı gerekli tepkiyi göstererek Ermeni iddia projesine zamanında müdahale etmezse ve gereken ciddi önlemler almazsa, hükümet 10-15 sene sonra Sumgayıt`ta soykırım olmadığını ispatlamak zorunda kalır. Dolayısıyla Sumgayıt olayları da bizim aleyhimize olacak bir silaha dönüşecektir.

- Sumgayıt olaylarının dünya kamuoyuna tanıtılması için özel bir mesajınız var mı?

- Bu konuda Türk medyasını da eleştiriyorum. Çünkü kitabımı özellikle Türkçe de yayınlattım. Kitap http://www.sumgayit1988.com/files/index.html sitesinde de yerleştirilmiştir. Kitabımı okuyan ve Almanya`da yaşayan yurttaşımız, Ermenilerin bu konuda Alman gazetesinde yayınladıkları makaleyi gösterdi. Ama maalesef şimdiye kadar bir Türkiye basını Sumgayıt olayları ile ilgili bir makale bile yayınlamamıştır.

Sumgayıt olayları yalnız Azerbaycan’ın meselesi değil, hem de Türkiye’nin meselesidir. Azerbaycan tarafının sözde Ermeni iddialarına ilişkin Fransa’ya karşı aldığı tavır, bir daha Azerbaycan’ın kardeş Türkiye’ye olan desteğini gösterdi. Sumgayıt olaylarında da 80 milyonluk Türkiye’nin etkisi, 9 milyonluk Azerbaycan halkından daha fazladır.

10 milyon Ermeni’nin hepsi bu konu ile ciddi olarak uğraşıyor. 300 milyon Türkün ise 3 bini bununla ilgilenmiyor bile. İşte asıl sorunumuz bu… İlk olarak kendimizden başlamamız lazım. Dışarıda suçlu aramak zaten kolaydır. Ama bu konuda devletten her şeyi beklemek de doğru olmaz. Vatandaşlarımız da Sumgayıt olaylarının tanıtımı için çaba göstermeli ve çok çalışmalıdır.

Henüz geç olmadan Azerbaycan yönetimi, Sumgayıt olaylarındaki gerçekleri elinde bayrak yaparak dünya kamuoyu önüne çıkmalı.

Zeka SEFERLİ
MRA